Yönetmen: Naoko Yamada
Senarist: Yoshitoki Oima, Reiko Yoshida
Yapımı: 2016 - Japonya
''Geçmişte yapılan kötülükler dönüp dolaşıp geri döner. Bu cümle bana yaptıklarının cezasını çekmesi gereken insanların olduğunu öğretti. Ve de dışlandım.''
![]() |
Kaynak: Pinterest |
Nishimiya, işitme engelli bir öğrencidir. Yeni okulundaki ilk gününde bu durumunu sınıfıyla paylaşır. Ishida, Nishimiya'nın sınıf arkadaşıdır ve ona sistemli olarak zorbalık yapar. Nishimiya bu zorbalıkları ne kadar alttan alırsa, Ishida'nın davranışları o kadar baş edilemez bir hal alır. Nishimiya dilsiz olmasa da, işitme kaybına sahip olduğu için kelimeleri düzgün telaffuz edemez. Zamanla sınıfındaki diğer kız ve erkekler de ondan uzaklaşır ve hatta Ishida'nın yaptığı zorbalıklara dahil olurlar. Küçük kız son ana kadar sınıfındaki bu çocuklarla anlaşmak için uğraşır ancak pek çok kez işitme cihazının bozulması ve kaybolması nedeniyle olaya annesi müdahale eder. Nishimiya başka bir okula geçer, Ishida ceza alır.
Sonraki günlerde sanki şartlar tersine dönmüştür. Sınıfındaki, hatta okuldaki, herkes Ishida'dan uzak durur, onu dışlarlar. Ishida tüm ilkokul yıllarını böyle geçirir, yalnız. Tüm bu süreçte Nishimaya'yı aklından hiç çıkarmaz, hatta işaret dilini öğrenir. Bir gün, artık ikisi de liseliyken, Nishimiya ve Ishida'nın yolları tekrar kesişir. Ishida'nın tek isteği yıllar evvel zorbalık yaptığı bu kızla arkadaş olmaktır. Film boyunca iki çocuğun ilkokulda ve lisede yaşadıkları olayları ve aslında bir büyüme hikayesini izleriz.
''Nishimiya'nın kendisini sevmesini istiyorum.''
Filmin ana teması için zorbalık diyebiliriz. Akran zorbalığı malesef ki sık karşılaşılan bir durum. Filmde de bunun en tipik örneği işlenmiş. Diğerlerinden farklı bir özelliği bulunan bir öğrenci, daha atılgan olan diğer bir öğrencinin dikkatini çekiyor. Bu durum vaktinde anlaşılmıyor veya müdahale edilmiyor. Sınıftaki diğer çocuklar da, özellikle de zorbalığa uğrayan çocuk kendini savunmadığı için, diğer ''güçlü'' görünen çocuğun peşine takılıp bu istismarın çemberini genişletiyorlar. Günün sonunda olay görmezden gelinemeyecek kadar dikkat çektiğinde yetişkinler olaya müdahale ediyor ve elbette ''bir suçlu'' bulunuyor. Diğer zorbalar da aradan sıvışıyor. Olan da travma kazanmış mağdur çocuğa oluyor.
Peki bu noktaya gelmeden ne yapılmalı? Son ana kadar beklemeden müdahale edilmeli pek tabii. Burada tek suçlunun Ishida olmadığını, diğer çocukların da bu zorbalıkta en az onun kadar payının olduğunu görüyoruz. Öte yandan bir suçlu bulacaksak, tek suçlular öğrenciler de değil bana göre. Nishimiya muhtemelen bir kaynaştırma öğrencisi olarak okula geldi ve özel gereksinimli bir çocuk. Onun bu durumunun daha en başta diğer çocuklara bir öğretmen eşliğinde açıklanması gerekliydi. Sonradan sınıfa işaret dili öğretmeni getiriliyor ama o noktaya kadar sınıftaki öğrenciler zaten Nishimiya'yı çoktan dışlamış, ona cephe almış vaziyettelerdi. Hatta Nishimiya ile arkadaş olan bir ''oyunbozan'' çıktığında, o öğrenciyi de dışladılar ve zorbalıklarına dahil ettiler. Çünkü zorbalar hep güçlü tarafta olmak isterler ve ''zayıf'' kabul ettikleri tarafta olan herkese sataşma haklarının bulunduğunu varsayarlar. Bu filmde de çocuklar sırf Nishimiya ile arkadaş olmak istediği için Sahara'yı dışladılar.
Bu olaya ek olarak özel gereksinimli bir öğrenciye, adı üstünde, diğer çocuklardan daha özenli yaklaşılması gerekir. Bir öğretmenin görevi sınıfta eşit bir ortam oluşturmaktır. Ancak filmdeki sınıf öğretmeninin işitme engeli bulunan öğrencisine sesli okuma çalışması yaptırdığını görüyoruz. Nishimiya ağzından çıkan sesleri işitemediği veya yetersiz işittiği için doğru bir okuma yapamıyor ve sesi de yüksek çıkıyor. Sınıftaki zorbalık yapan öğrenciler de bu fırsatı değerlendirip küçük kızın daha çok üstüne gidiyorlar. Bu noktada öğretmenin ders içinde yanlış uygulamalarda bulunduğunu, zorbalık anında doğru müdahalede bulunmadığını ve zorbalığın büyümesinde istemeden bile olsa katkıda bulunduğunu görüyoruz.
Bunun yanı sıra, olayı tek bir çocuğun üstüne yıkıp bir günah keçisi belirlemek de sorunu kökten çözen bir durum değil; kaldı ki filmde de bunu görüyoruz. Böyle olduğunda hem günah keçisi çocuk ne yaptığını tam olarak anlayamayabilir; çünkü o da kendi kafasında ''ama ben tek değildim'' vb gibi nedenlerle kendi mantığını kurarak ''mağdur'' hissedebilir; hem zorbalık yaptığı kişiye, hem de ona ceza veren yetişkinlere sinirlenebilir. Bu filmde Ishida iyi mizaçlı bir çocuk olduğu için bahsettiğim bu durum yaşanmamıştı; tam tersi, Ishida yaptıklarının hatalı davranışlar olduğunun, Nishimiya'nın çok zorlandığının ve ona hak etmediği gibi davrandığının (kimse ama hiç kimse zorbalık görmeyi hak etmez!) farkına varmış ve geçmişi telafi etmek için içtenlikle emek vermişti. Ancak gerçek hayatta dediğim gibi bu durum her zaman böyle olmayabilir.
Zorbalık yapan kişi, kaç yaşında olursa olsun, karşısındaki kişiye verdiği hasarın boyutunu anlayacak anlayışa sahip olmayabilir. Zorba kişi için bu zorbalık olayı ''basit, büyütülmeye değmez'' olabilir. Bu noktada, belki de, ''empati'' kavramı üzerinde durmalıyız. Zorba kişilerin kendilerini savunma mekanizmaları, çoğu zaman, aynı durumu kendileri yaşasalar bile mağdur olan kişi gibi tepki vermeyeceklerini ileri sürmeye yönelik oluyor (bunlar bilimsel kayıt değil tabii, gözlemlerim). Ancak bu, empati değil. Empati kavramının anlamını çoğu kişi bilmiyor. Belki sen bile karıştırıyorsundur sevgili okur. Ben karıştırıyordum, ta ki lisansımın 3. yılında aldığım bir derste gördüğüm ''empatik dinleme'' gibi bir beceriyle karşılaşana kadar.
Empati, kişinin kendini karşısındaki kişinin yerine koyması şeklinde tanımlanır çoğunlukla. Bu noktada şu ayrıntıyı anlamak önemli; ben İlkay olarak kendimi, örneğin Ayşe'nin yerine, Ayşe'nin fiziksel, psikolojik, çevresel vb. tüm şartlarına sahip olarak koymalıyım. Yani ben empati yaparken İlkay olarak Ayşe'nin yaşadıklarını deneyimlediğimi varsaymıyorum, empati yaparken artık İlkay'ı unutup Ayşe oluyorum. Ben İlkay olarak bambaşka şartlarda yetişmiş biri olduğum için Ayşe'nin yaşadıklarını yaşasam bile onunla aynı ölçüde o olaydan etkilenmeyebilirim. Ama Ayşe'nin bedeninden ve zihninden olaylara baktığımı düşündüğümde, işte o zaman ''kendimi karşımdaki kişinin yerine koymuş'' olurum. Çoğu kişi sözümona empati yaparken bu ayrıma dikkat etmiyor. Kendisi olarak karşısındaki kişinin yaşadıklarını yaşadığını varsayıyor ve öyle hüküm veriyor. Oysa empati söz konusuysa, artık ortada sen kalmazsın; sen o karşıdaki kişi olursun. Aksi halde zaten bu bir empati olmaz. Ben olsam ne yapardım, olur. İkisi farklı şeyler.
Peki zorba kişi ne zaman neyin büyütülmeye değip değmeyeceğine dair olması gereken anlayış düzeyine ulaşır? Bunun için en başından çocuğun veya yetişkin bireyin zorba olmamasına yönelik bir eğitim verilmelidir, ki bu noktada malesef bir ütopya hayal etmemiz gerekiyor. Aile iyi bir eğitim verse bile, çevre kişinin bu konuda sağlıklı düşünmesinin ve gelişim göstermesinin önüne geçebilir, kişiyi olumsuz etkileyebilir. Tıpkı bu filmde sırf arkadaşlarıyla gülmek, yani bir takımın parçası olduğunu hissetmek için Nishimiya ile iletişim kurmayı kesen, onu görmezden gelen, daha da fenası onunla alay eden veya fiziksel şiddette bulunan çocukların olması gibi. Bu noktada o çocukların yaptıkları davranışlarının sonucunun ne denli büyük olacağını anlamaları gerekir, gerekir ki büyüdüklerinde bu işin oyun olmadığını bilen ''yetişkinler'' olabilsinler.
Malesef günümüzde yetişkin kabul edildiği yaşa ulaşmış ama yetişkin bir bireyin sahip olması gereken duygusal zeka gelişimine ulaşamamış pek çok olgun olmayan birey mevcut. Bu kişilerin yaşları orta yaşı geçmiş bile olabilir; yaptıkları eylemlerin gelecekteki etkilerini düşünmeden anlık tatmin duygusuyla ve çoğu zaman kendi fiziksel veya psikolojik yetersizliklerini kapatmak için özellikle sosyal medyada olmak üzere, gerçek hayatta da, zorbalık, mobbing ve hatta taciz boyutunda rahatsız edici söz ve eylemlerde bulunanlar mevcut. Keşke olmasalar ama varlar ve gerekli yaptırımlar uygulanmadıkça da var olmaya devam edecekler. Malesef.
Filmin konusu farkındalık oluşturabilecek, hayattan bir konu. İşlenişi de samimi, duygusal; yer yer hüzünlü, yer yer keyifli. Çizimler ve müzikler de aynı şekilde hoş. Filme dair en sevdiğim ayrıntılardan biri de karakter gelişimlerini gerçekçi bulmam oldu. Örneğin, şimdi isim verirsem spoiler olur o yüzden ''bazı'' diyelim, karakterlerin kişilik gelişimleri yavaş ilerliyordu. Çok kötü, fesat ve bencil bir karakter filmin sonunda iyilik meleği olmuyordu misal. Bu da olaylara gerçekçilik katmış.
Benim sevdiğim bir film oldu. İlgisini çekenlere öneririm.
Koe no Katachi - Original Soundtrack dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Koe No Katachi: Movie - Fragman [TR Altyazılı] izlemek için tıklayabilirsiniz.
Not: Bu film yorumu yazısı reklam değildir, film önerisidir.
Ben bu filmi kendi blog yazımda listelemiştim. Görünce anımsamış oldum. Ama film kesik bir şekilde bitiyor. O kısmı biraz sıkıcı ama olsun genede iyi. Duygusal bir filmdi.
YanıtlaSilUzun zamandır izlemek istediklerimdendi benim de. Evet biraz uzatılmıştı bence de ama genel olarak güzel bir film olduğunu düşünüyorum.
SilBen filmi izleyeli oldu biraz ama izlerken çok duygulandığımı ve yapılan zorbalıklara karşı da çok sinirlendiğimi hatırlıyorum. Benim de sevdiğim, beğenerek izlediğim bir film olmuştu.
YanıtlaSilEvet duygusal bir filmdi. Keşke gerçek yaşamda da bu filmdeki gibi her şey tatlıya bağlanabilse. Ama malesef her zaman böyle olmuyor.
SilBunu birkaç yıl önce izlemiştim. Etkileyici ve dikkat çekiciydi. Zorbalık okulda görmezden gelinemez, özellikle idare hemen çaresine bakmalı.
YanıtlaSilEvet bence de hemen harekete geçilmeli ama bunun için dikkatli ve duyarlı çalışanlar olması da gerekiyor.
Silizlemiş ve çok sevmiştim bir daha izleyebilirim. zorbalık ile ilgili düşüncelerin de teşekkür ederiz. dizilerde en sık işlenen konulardan biri oldu bu, avrupa dizilerinde.
YanıtlaSilEvet bence de tekrar izlenebilecek filmlerden. Bazen zorbalık konusu bile romantize edilen bir yerden işleniyor gibi geliyor bana. En nefret ettiğim şey de, zorba olan kişilere bir ''ama o da bunu yaşamış'' payı bırakmak. Bunu akılcı bir yerden işleseler evet anlayacağım ama duygusal olarak bir ''ama'' boşluğu bırakmak dediğim gibi konuyu bulandırıyor bence ve konu eğer zorbalık gibi ciddi bir meseleyse, amaç da farkındalık olmalı bir yerde.
SilGüzel bir inceleme olmuş, izlememiştim bunu ve not aldım, izleyeceğim.
YanıtlaSilSenin bu konudaki düşüncelerin çok güzel. Benim de daha birkaç gün önce aklımdan şöyle bir şey geçti. Öğretmenler öğrencilerini iyi incelemeli. Hatta bazen gizlice takip etmeli. Okul içinden bahsediyorum tabii. Ve zorbalık yapan varsa hemen ailesiyle görüşülmeli ailesi de ciddi bir ceza vermeli.
Ama işte günümüzde veliler de öğretmenleri zorbalayabiliyor aslında. Hatta öğrenciler öğretmenleri. Çok karıştı ortalık, çoook...
Teşekkür ederim :) Ciddi bir konusu var aslında ama konu genel olarak toz pembe bir yerden işlenmişti bence. Gerçek yaşamda olaylar çok daha kötü yerlere varabiliyor. Hatta haberlerde buna dair çok fazla olay da görüyoruz malesef. Sadece zorbalık da değil, şiddet eğilimli çok öğrenci var. Akranlarına, hatta öğretmenlerine saldırıyorlar. Üzücü. Öfkelendirici. Umut kırıcı. Bir de çok gençsin, çok küçüksün. Ya ortaokul ya lisede sık yaşanıyor bu şeyler. Neden böyle saçma sapan senaryolar üretip olmadık şeylerin peşinden gidersin ki? Öğrenecek, hissedecek, yaşayacak onca güzel şey varken. Çok saçma, değil mi? Keşke bu çocuklar bunu anlayabilse, başka, daha büyük bir dünyanın olduğunu, her şeyin gördükleri saçma sapan örneklerden ibaret olmadığını... anlasalar, görseler. Önceden mesela idealist öğretmen dizileri çok vardı. Çok ütopikti o ayrı ama bir öğretmen gelirdi, küçük dünyalarında sıkışmış öğrencilerini oradan çıkarırdı. Çok göz bayıltılacak yerden işledikleri de olurdu konuları, bazısı da nokta atışı olurdu; ama her ne olursa olsun öğrenciler o sıkışık düşüncelerinden kurtulurdu. Kendilerini fark eder, daha güzel şeyler düşünüp hissedebileceklerini fark eder ve ilerleyen bölümlerde kendileri için güzel adımlar atarlardı. Keşke gerçek dünyada da böyle şeyler olabilse. Tüm bu düşüncelerinde hapsolmuş çocuklar, yönlerini daha ferah düşüncelere çevirebilse. Özellikle de bu kadar küçükken, bu kadar gençken...
SilDediğin gibi bu konuda yazılacak çok şey var ama ben de yazmayacağım. Ortalık çok karışık... Bir de yazımda genel olarak idareye ve öğretmene yüklenmişim gibi de olmuş ama öyle değil. Öğretmenlerin işi çok çok zor. Öğretmenlerin can güvenliği bile olmuyor bazen haberleri görüyoruz. İftira ve itibar zedeleme vs gibi olaylar da sık yaşanıyormuş, geçen gün instada öğretmenlikle ilgili sayfada bu konuya dair bir gönderi ve gönderinin yorumlarını görmüştüm. Yani öğretmenlerin işi çok çok zor. Ama hala daha dışarıdaki x kişisi öğretmenlik mesleğine 0 bilgisi ve hasetiyle laf atar. Öğretmenlik uzaktan kolay gözükür. En minnoş sınıfla uğraşmak bile işini güzel yapmaya çalışan bir öğretmen için gün sonunda yorucu olur. Birine bir şey öğretmek kolay mı ya? Hele de 30-40 çocuğa aynı anda! Evde bir çocukla zor baş edenler öğretmenin tatilini bile çok görür. Oysa o öğretmen daha mesleğini yapabilecek işi ve imkanı bulmak için bile ne emek vermiştir. Neyse. Bahsettiğin gibi zorbalık vs gibi daha sınıf içinde çözülebilecek daha masum diyeyim olaylarda veli tepkisi ve işbirliği aslında en önemlisi belki de. Ama bu konularda veliler pek istenen ve olması gereken davranışlarda bulunmayabilir tabi.