Hep, bir şeye yetişmem gerekiyor gibi hissettim. O şey ne bilmiyorum. Belki de kendime. Sanki, biri olmam gerekiyormuş gibi. Bir şey olmam gerekiyormuş gibi. Ve sanki, ancak bundan sonra yaşamım başlayacakmış gibi.
Kişisel hesabımda arşivlediğim fotoğraflarıma baktım. Sonra onları yeniden yayınladım. Zaten neden arşivlemişim ki? İnsanın bir miladı mı olmalı illa? Yani şu noktadan öncesi yok, sonrası benim gibi.
Ben benim. Arşivlenmiş fotoğraflarımla da ben benim. Fotoğraflar değişmeyecek. Sadece onlardan bir şeyler çıkacak ve yeni şeyler eklenecek. Bu kadar. Yeni fotoğraflar bana yeni bir ben veya yeni bir hayat vermeyecek. Yeni kararlar, paralel bir hayatın kollarına fırlatmayacak beni. Hem öyle olsa bile, o yeni noktadan yeni adımlar atmam gerekecek. Çabalamam gerekecek.
Instagramda bir söz gördüm dün. Aslında tek başına aşırı toz pembe. Bu ponçiklik insanı güldürüyor. Öte yandan, bu sözü sevdim. ''Hayata aşık olun.'' Tam benlik. Bayıldım.
Ama ben, zaten ona aşığım.
Sana bulutları, yıldızları, çiçekleri, güzelliği anlatıyorum. Umudu, kırıklığı, kızgınlığı... çocukluğu, büyümeyi, büyüyememeyi... direnmeyi, kabullenmeyi... istemeyi, küsmeyi, tutkuyu anlatıyorum. Sonra da siliyorum. Çünkü bu ben değilim diyorum. Bu hayat da değil. Bu, benim gördüğüm hayat bile değil...
Tabi ki değil ve zaten olamaz da. Bu, sadece bir parçası. Her bir yazı, sadece bir parçası. Gördüğüm, hissettiğim ve bilmek istediğim her şeyin; bir hücresi belki de. Hatta, sildiğim yazılarım bile öyle. Gördüğüm hayatın, aşkımın, bir parçası.
Bu yüzden korkmak, ertelemek, bahane bulmak... kaçmak, saçmalık. Hayata aşık olmak... ne hoş bir tabir.
Öyle heyecanla, öyle emek vererek, öyle en iyisini isteyerek ve değer vererek aslında. Arabesk bir aşka sığınmadan, güzel severek yaşamak hayatı. Gerçekçi ama pır pır da eden bir yerden. Ben bu sözden bunu anlıyorum.
Bir süredir, artık uzun da bir süredir... içimde bir şeyleri başlatma, sürdürme ve bitirme gücü bulamıyordum. Gerçekten, sanki elim kolum bağlanmış gibi hissediyordum. Yapmam gerekenleri erteliyor ve istesem bile yapamıyordum. Sanki hem aklım, hem bedenim tutulmuştu. Bu durum zamanla yaşam enerjimi benden aldı. Böyle yazınca da çok büyük geliyor insana ama insanın hiçbir şeye mecalinin olmaması ve hatta hiçbir şeyi istemediğini düşünmesi ne kadar büyük bir şey... Dilerim bunu hiç anlamazsın.
Doğrusunu bilsem bile harekete geçmek o kadar kolay değildi. Bir söz pek tabii abrakadabra yapmaz ancak bu cümle, zaten içimde bir araya gelen bir şeyleri açığa çıkarmam için bana ilham verdi. Zaman çok hızlı sevgili okur. Bugün bu hıza bir kez daha hayret ettim. Ne ara nisan ayı bitti, sen anladın mı...
Bir ara internetimde kısa bir kesinti olmuştu. O ara flashıma göz atıyordum ki karşıma eski yazılarım çıktı. 2023'ün Şubat yazısını okudum. Yayınlanmadı alt başlıklı üç yazımdan birini... O üç yazı da uzundu ama yayınlamamışım nedense. Hepsini okumadım ancak o kadar uzun yazdığıma göre sana heyecanlarımdan açıkça bahsetmiş olduğum muhakkak (nitekim okuduğum yazım tam olarak böyleydi). Ancak yayınladığım yazım kısa ve kısa olduğu gibi, sadece umuttan ibaretti. Umutlarımdan değil, umuttan. Umut güzeldir; hem de çok güzeldir. İnsana bir nokta sunar. Ancak bu kadar. Umut, yönlendirilmelidir. Umut, yürütülmelidir. Yoksa parlar ve söner...
Yayınlamadığım o yazımda sana yüksek lisans sınavına girdiğimden bahsetmişim. Kazanacağıma pek inanmıyorum ama, demişim, yine de denemek güzeldi. Gerçekten de okula gittiğim gün aklımda. Hiç umudum yoktu, hiçbir beklentim yoktu. Çalışmıştım ama kendime güvenmiyordum. Olmazsa da sorun değil, en azından denerim diyordum. Bu da güzel bir bakış açısı ama kendine inançla çok daha güzel ve yararlı olan bir bakış açısı. Yazılı ve sözlü sınavım çok iyi geçmişti. Çünkü ben sadece sınava yakın kısa sürede değil, üniversitenin dört yılı boyunca çalışmıştım.
Bu bir süreçti sevgili okur. Bazen, emeklerimin karşılığını alamıyorum gibi hissettim. Sadece bu konuda da değil. Bazen, hiçbir şeyin önemi yok gibi hissettim... Kim için çalışıyorum veya kim için çalışacağım... Ama hiçbir şey boşa gitmez. Adım atarsan ve emek verirsen, hiçbir şey boşa gitmez. Ve, kendin için. Çünkü aşk da böyledir; senden, kendindendir.
O yazımda bahsettiğim diğer bir şey de, bir öykü yarışmasıydı. Bu yarışma beni gerçekten heyecanlandırmış. Hatta bir fikrim de varmış ama yazamayacağımı düşündüğümü söylemişim. İstesem (hani :P) son tarihe kadar bir öykü yazarmışım da... ben, kendim gibi, yazmak istiyormuşum. Nedir bu dilimden düşürmediğim kendim gibi? Beni sadece durduran... En iyisini yapma isteği. Oysa bu sadece bir süreçtir. Üstelik böyle bir heyecanı heba etmek... ah, saçmalık!
O yazımdaki heyecanım beni güldürdü. Bazen eski yazılarımdaki heyecanım bana hem tuhaf geliyor, hem de beni güldürüyor. Sanki başka birinin yazısını okuyormuşum gibi hissettiğim bile oluyor.
İşte, aşk budur. Benim için budur. Hayata aşık olmak da böyle bir şey olmalı. Ve tam da bu nedenle ilgimi çekmiş, beni dürtmüş olmalı.
Hayat güzel. Bir şeyler için çabalamak ve çabalamayı istemek de. Bugün bir adım at, kendin için. İyi uyu, iyi beslen, sorumluluklarını yap, gönül al, gönlünü koru, kendine çekidüzen ver ve kucak aç hayatına. Ve göz alıcı görün. Tıpkı aşık olduğun kişiye görünmek istediğin gibi, göz alıcı görün hayatında. Kendime nasihatim bu.
Her neyse. Hoşça kalın.
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.
![]() |
nihayet bu fotoğrafı bir yazımda paylaşabiliyorum... |
Ahhh aşk :)
YanıtlaSil3 harf olmasına rağmen çok şey barındırıyor değil mi? Anlatmakla açıklamakla bitmez. Hatta bazen anlatamayız bile kelimeler yetmez :)
Öyle, çoook büyük bir kelime aslında. Aşkın çok çeşitleri vardır ve o zaman, hayatımızı kendi aşkımıza dönüştürelim. Benimkisi güzel olacak, hissediyorum! :)
Silinşallah hep güzel olsun :)
Silİnşallah, hepimiz için diyelim. Teşekkür ederim :)
SilAmmiiiinnnn :)
Sil:)
SilKeyifle okudum, ne güzel olmuş. :) Hayatı sevmek, anlamak çok güzel bence. Kimileri boşa geçirmeyi tercih etse de insanda bitiyor her şey, neye ne anlam yükleyeceğini bilmek önemli.
YanıtlaSilKendimiz gibi yazabilmek çok önemli. Belli kalıplara uymayı sevmiyorum. Eğitim vs bir yere kadar bence. İçten gelmeyen her şey solmaya mahkumdur.
Evet bence de kesinlikle neye anlam yükleyeceğini bilmek, aslında seçim yapabilmek çok önemli. Zaman çok hızlı, geri gelmeyen tek şey de bu. Ve evet bence de bazı şeyler içten geliyor gerçekten. Yorumun için teşekkür ederim :)
Sil‘Hayata aşık olmak’ ne kadar güzel ve gerçek bir tabir aslında. İçindeki gücü yeniden fark etmen beni çok mutlu etti.
YanıtlaSilAyrıca ben de bugün bir söz okudum ve beni etkiledi. Dışarıda problem her zaman olur, sen içindeki baharı tutmayı bil diye, tam böyle değildi de, böyleydi işte. Aslında basit bir söz ama tam yerinde ve zamanında karşıma çıkan bir söz oldu diyeyim...
Bir de son paylaştığın hikayeyi kaldırdın mı? Devamını okuyacaktım, yok olmuş :)
Evet aslında içindeki güç tam olarak böyle bir şey oluyormuş sanırım. Bazen zihnen bir şeyleri bilsek bile içimizde eksik bir kıvılcım olur ya... Bu söz sayesinde de değil ama, bir şekilde o kıvılcım içimde yandı sanırım. Belki de pek çok şeyin birleşmesiyle olan bir durumdur, muhtemelen öyledir.
SilEvet o da çok hoş bir bakış açısı. Aslında bakış açısı her şeydir ve bir şeylere topu atmak yerine, belki de sorumluluk almalıyız. Beni sanırım zamanın hızı da etkiledi. Bunu lehimize kullanmak da mümkün. Bu zamana kadar yapmamış olabiliriz bir şeyleri ama hayattayken ve zaman akarken hep yapabiliriz. Titreyip kendimize gelmemiz yeterli. :)
Evet :) Kişisel yazılarımı ve kurguları sildim. Çok içime sinmemişti o kurgu bilmiyorum. Çok da planlamadan yazmaya başlamıştım aslında. Bölümler kendi içinde ve hatta bir arada bile (bu plansızlığıma rağmen...) hoş olmuşlardı sanki ama yine de bütün son yazılarımı sildim işte. Artık taslak bile yapmamam peki :) Her neyse, ilgin için teşekkür ederim. Böyle giderse artık okurlarım hiç uğramayacak bile bu kız zaten silmiştir diye :( *-*
Yorumun için de teşekkür ederim, sevgilerimle.
Baştan sona umutlu bir kararsızlık yazısı olmuş. Bir yanı cıvıl cıvıl, bir yanı hep mütereddit... İnsanın kendisiyle konuştuğu yazıları seviyorum. Burası umut. Bu yazıları paylaşmak ve sonrasında silmek belki biraz kararsızlık. Olsun. Kendinizi nasıl iyi hissediyorsanız öyle davranmaktır asıl olan. El âlem otursun oturduğu yerde. 😊
YanıtlaSilEvet tam olarak bu, yazımın yazılarımın özeti. :) Yorumunuz beni gülümsetti, teşekkür ederim :)
Silhayata aşık olmak hayatı sevmek :) öyle yaşamalı değil mi :) yaşama sevinci olur o zaman tabisi :) çoban yıldızı noldu yaa :)
YanıtlaSilBelki öyledir genele vurduğumuzda ancak ben, o kadar temel bir aşamadayım ki... yaşama sevinci Maslow'un hiyerarşisinde üst sıralarda olurdu benim için :) Ben çok temel bir noktadayım sevgili Deepciğim :)
SilEvet, tüm kişisel yazılarım gibi onları da sildim bir kez daha. Ama o kurguyu silmemin özel bir sebebi de vardı. O da şuydu ki... Ben bu kurguyu son yazdığım bölümler dahil yaklaşık 51 bölüm yazdım (ya da öyle bir şey). Ama ben hep ilk yazdığım (2017-2019 yıllarıydı yanlış hatırlamıyorsam) ilk 19 bölümü sevdim. O zamanlar yaşım da çok küçüktü. Her boş anımda küçük bir not defterine bir şeyler kararlardım ve kalbimle yazardım. Ama sonra yazdığım bölümler öyle değildi. Hele son yazdıklarım... facia! :) Yine de son üç bölümde en eski bölümleri diriltmek istemiştim (çikolatalı süt sahnesi gibi :). Olmadı, bilmiyorum belki de Ozan Ozan, Aslı da Aslı olmadığı için beni kesmemiştir. Yine de blog dışında belki yazarım, ki bunu çok da istiyorum.