''Ben bu sırıtmayı biliyorum. Yoksa sen... sen...''
''Beeeennn... ne Mısra! Of yeter gerçekten iki uzandım şurada iki saattir başımın etini yedin vallahi!''
''Ben bu sırıtışları biliyorum Aslı Hanım. Sen beni savuştur böyle bakalım... İki güne kendin ötersin zaten.''
''Ne öteceğim yaaa! Mısra delirtme beni.''
''Sen delirtme beni!'' dedi Mısra. Kucağına düşen ayıcığı alıp genç kadının yatağına zıpladı. ''Hoppala bakalım! Yer aç, aç aç aç. Aç da birlikte sırıtalım. Ne varmış bu tavanda böyle, iki yüzümüz gülsün bizim de.''
''Mısss-raaa!''
''Ahahahaahha, çok komiksin. Ne var canım, overthink'im geldi benim de. Birlikte tavandaki resimlerin şifresini çözelim nolcek.''
''Çizim mi?''
''Ne çizim mi?''
''Boş ver...''
''Neyi boşvereyim kızım. İyice manyak oldun sen de, sessiz sessiz delirdin valla. Of yeter sırıt deli deli.''
''Kapıyı kapaatt!''
''Neptün aşkımmmm, nolmuş bu annecik böyle? İyice kafayı...''
''Kapıyı kapat Mısra! Kediyi de rahat bırak.''
''Sus be!''
Gıcık şey... Kapıyı da kapatmadı. Sırıtıyormuşum... Neye sırıtacağım ki? Deli miyim ben! Sahi çizim... Çizimi unuttum!
...
''Hem onu bir daha nereden göreceğim ki...''
''En azından eşkali var elinde, neye benzediğini biliyorsun.''
''Boraaaa...''
''Ne Bora? Neyse, kader belki yine karşına çıkarır kızı.''
''Kader mi? Çıkarır mı sahiden...'' Genç adam düşünceliydi. ''Ya çıkarmazsa...'' diye mırıldandı.
''Efendim? Sen de son günlerde iyice kafalar bi milyon geziyorsun ya neyse. Aynı yere git be oğlum o zaman. Belki kız oralarda oturuyordur, belki yürüyüşe çıkıyordur. İlla bir yerde karşına çıkar. Hem... Böyle aklından çıkmadığına göre görünce tanırsın kesin ahahhaha.''
''Boraaa...'' Genç adam, Bora'nın elindeki defteri alıp masaya koydu. Sonra aldı bir şeyler karaladı. Sonra koltuğun yanına sıkıştırdı. Sonra...
''Aç bak kıza. Bak bak. Alem adamsın vallahi.''
''O yüzden değil... O yüzden! Hazırlanıp çıkıyorum ben yeter.''
''Yürü yürü biraz açılırsın. Belki çizecek başka şeyler...''
''Bora bak...''
''Tamam, hadi çık biraz iyi gelecek bak unutursun. Allah aşkına bir kız görmüşsün o da hayal meyal, elinde sadece bir çizim var. Git insanlara sor oldu olacak tanıyorlar mı, görmüşler mi diye. Ben olsam aslında sosyal medyasını araştırırdım.''
''Bin tane Aslı var...''
''Yani baktııınnn.''
''Boraa... Tamam baktım. Bak-tım. Sen olsan sanki...''
''Ben olsam on tane Aslı'yı ekleyip unuturdum evet ahahahha. Tamam ya çatma kaşlarını yiğidim. Bekle bulursun o kızı. Kader çıkaracak karşına bekle sen.''
''Görüşürüz biraderim.''
''Görüşelim bakalım Romeo.''
''Bor... Neyse be.''
...
''Olmadı değil mi ya Mısra?''
''Ahahaahahha, amanin bu ne! Bazen çok komik oluyorsun Aslıcık. Olmuş mu sence?''
''Her şeyde de iyi olamam ki ya...'' Genç kadın içini çeke çeke saçlarını geriye yatırdı. Biraz da onları yola yola... ''Ağlayacağım artık... Hem kim bulmuş ki bu makyajı! Resmen eziyet. Yapmasam olmaz mıydı desem de...''
''Sahi... Yapmasan olur ki neden?''
''Yani insan bir yerden sonra bazı şeyleri yapmayı öğrenmeli sonuçta...''
''Sen önce düzgün yemek yapmayı öğren be... Makyaja gelene kadar... da?''
''Mısra... Bana öğretir misin?'' Genç kadın ayaklarının üzerine çöküp emekledi ve ellerini birleştirdi. ''Lütfen lütfen lütfen, dünyanın en iyi kuzeni. En prenses kızı... Ay bu olmadı, en kraliçeeee!''
''Tamam tamam kalk. Vallahi bir yaşıma daha girdim. Yere çöktün ayol yok artık. Kalk kalk kalk. Şu yüze bak Allah seni.''
Genç kadın aynadaki yüzüne bakıp yüzünü buruşturdu. ''Çok mu kötü?''
''E yani ben 13 yaşında daha iyi rimel sürebilirdim. Hele o aylaynır. Böööö. Bari far sürme o ne be, ahahaha. Palyaço mu olmaya karar verdin söyle kız.'' Mısra bir yandan genç kadının makyajını silerken diğer yandan gülmesini bastırmaya çalışıyordu. ''Makyaj temizleme jelimi de, pamuklarımı da israf ettin. Çıkmıyor da bunlar... Ne sürmüşsen böyle bu kadar.''
''Tamam be, ver uğraşma o zaman...''
''Onun için mi dedim ben ya, sen de bir sinirlisin. İki gündür bir değiştin zaten de neyse bakalım... Ver şunu, daha makyajını doğru dürüst silemiyorsun bile, değil yapacaksın...''
''Baksana sivilcem çıkmış... Bir de bugün aldım ama dün biraz tüylerim varmış. Burası, şimdi de kızardı. Of kadın olmak ne zor!''
''Zor valla be gülüm. Zor... Ama!'' Genç kadının omuzlarından sıkıca tutarak devam etti, ''ben sana bu sporu yapmayı öğreteceğim aşkımm. Bak göreceksin. Prof. yapacağım seni. En iyi makyajı ve... Neyse kıyafetlerin şahsına münhasır en azından. Neyse! Başlayalım bakalım kamooonnnn!''
...
Of be kafa dinleyelim azıcık... Romeo'ymuş. Komik şey.
Genç adam cebindeki defteri çıkarıp sayfalarını çevirdi çevirdi... Ta ki son çizime gelene kadar.
Ne güzel gülüyordu. Ama ciddiydi de. Acaba yanına oturmamı yılışık mı buldu? Yok canım... Hem eğlenceliydi. Kedi nasıl acaba? Neptün... Hayallerin gezegeniymiş. Acaba kız da hayal miydi? Sanki biraz hayal gibiydi.
Genç adam bir elini çenesine koyup oturdu oturdu. Otobüsün geleceği yoktu, genç adamın gözünün önünden geçeni göreceği de.
...
''Mısra Mısra Mısra... Dur hayır o olmaz. Olmaz Mısra gözüm çıkar bak hayıırrr.''
''Kız dur bir şey olamayacak. Sadece göstermek içiiinnn. Zaten sana öğretmek için, sen öğren diye, tanı diye bu malzemeler ne işe yarar gör diye yapmıyor muyuz bu makyajı? Bak işte bunu da şöyle kirpiklerine takacan ve...''
''Benim kirpiklerim doğuştan kıvrık, gerek yok.'' Genç kadın korkuyla geriye sıçradı.
''Gören de canını alıyorum sanacak. Bak önce kendi kirpiğime takayım. Öcü değil bebeğim bu. Bak bunu şöyyyyle...''
''Ay dayanamam!'' Genç kadın gözlerini sıkıca yumup arkasını döndü.
''Alemsin vallahi Aslı.''
''Umutsuz muyum Mısra üstat?'' Genç kadın tereddütle arkasına dönüp tek gözünü açtı. ''Ay Mısra! Ödümü koparttın amaaa. Çıkar o şeyi gözünden ıyyyy.''
''Ahhahahahahah. Tatlışsın.''
...
Genç kadın üstüne bir şeyler geçirip kendini zor dışarı attı. Şansına otobüs durağa geldiği anda gelmişti.
Yaşlı bir kadının yanına oturdu. Genç kadın, kadının gülümsemesine başını eğerek karşılık verdi.
''Okuyor musun yavrum?''
''Okuyorum teyze...''
''Yaaaa, iyi yavrum iyi okuyun okuyun...''
''Yaa evet. Okumak mühim.''
''Evliliği daha düşünme zaten. Oku oku. Okumak gibisi yok. Benim zamanımda...''
''Evet teyzeciğim, öyleydi o zamanlarda.''
''Ama çocuklarım hep okudu. Biri Aydın'da mühendis, diğeri İstanbul'da öğretmen yaaa.''
''Aaaaa İstanbul'da mı? Orada da yaşamak masraflıdır.''
''Öyle ya masraflı. Yine de napcaksın, damatla geçinip gidiyorlar. Torunlar uzakta işte... Ama napcaksın...''
''Ah teyzeciğim...''
''Oku yavrum, sonra da çalış. Çalış ki koca...''
''Doğru koca dırdırı da çekilmez.''
''Çekilmez ya! Emekli oldu olalı başımda bık bık. Vallahi bık-tım.''
''Yaaa vah vah.''
''Yaaa....''
Genç kadın konuşmanın içinden nazikçe çıkamayacağını anlayıp dışarıyı izlemeye başladı. Arada da onay mırıldanmaları söylemeyi ihmal etmiyordu. Malum, nezaket basittir.
''Teyzeciğim!''
''Efendim yavrum, böbrek taşı mı yoksa?''
''Ne taşı mı?''
''Bir anda fırladın da?''
''Yok yok taş yok da... Ben ineceğim şimdi. Hadi kal sağlıcakla.''
''Hoşça kal yavrum, dikkat et kendine taşın düşmesin.''
''Tamam teyzeciğim, iyi günler.''
''Hayddiiii.''
Genç kadın kafasını çevirdiği anda otobüsün yanında koşturan genç adamı görmüştü. Bu o... diye düşündü otobüsün düğmesine basarken. Tanrım! Teşekkür ederim teşekkür ederim teşekkür ederim teşekkür...
Genç kadın durakta indi ancak ortada ne genç adam vardı, ne de ona benzeyen herhangi biri. Hayal mi gördüm yoksa, diye düşündü genç kadın. Ay galiba gerçekten Mısra'nın dediği gibi delirdim. Genç kadın ellerini ovuşturmak üzere gözüne götürüp anında çekti. Makyaj vardı aman, bir türlü alışamıyorum şu merete...
''Aslı...''
Genç kadın yavaşça arkasını döndü. Bu o... dedi içinden heyecanla. Kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki, bunu dışından söyledi sandı bir an. Nefesini temizledi ve...
''Aaaa sensin.'' Sensin mi Aslı! Başka kim olacaktı, saf mısın... ''Yani...''
''Ozan,'' dedi genç adam hafifçe gülümseyerek.
''Doğru,'' dedi genç kadın, ''Ozan'dı değil mi? Ne tesadüf bu böyle? Eeee nasılsın görüşmeyeli?''
''İyiyim... çok iyiyim.''
''Ne güzel, iyi ol... tabii. Ben de iyiyim, çok.''
''Ne güzel...''
Yaaa...
Yaaa...
''Yaaaa!'' dedi ikili aynı anda ''buradan dolmuş geçer mi?''
Sonra da gülmeye başladılar.
''Yanlış durakta inmişim de,'' dedi genç kadın.
''Ben de otobüsü kaçırdım da,'' dedi genç adam.
''Yaaaa...'' dedi genç kadın. Sesi biraz fazla heyecanlı çıkmıştı. ''Yani şey... Tüh,'' dedi genç kadın.
''Şey,'' dedi genç adam, ''o gün...''
''Hangi gün?'' Saaaaaffff. Hangi gün olacak, o günü diyor işte çocuk, saffff.
''Çoban yıldızlı, gün.'' Çoban mı yıldızlı? Ooffff.
''Yaaaa, evet o gün. Hani çoban yıldızlı...''
''Evet, hani seni çizmiştim...''
''Çizimi bıraktım deme!''
Genç adamın gülümsemesi kocaman oldu. Göz kenarları kırışınca da ne tatlı, diye düşündü genç kadın.
''Yok yok,'' dedi genç adam ellerini saçına götürüp ''yani... Yanımda o defter de. Yani... Çizimini istersen.''
''İsterim!'' Genç kadın dudağının kenarını ısırıp içinden yine kendine saydırdı - şşşşş, bu sefer çok daha ağır, bu nedenle yazamıyoruz malesef.-
''Bak işte,'' dedi genç adam defterini genç kadına verip.
''Hepsini mi alayım?''
''Hepsini derken?''
''Defteri? Ah pardon şimdi yanlış durakta inince aklım orada kaldı saçmalıyorum.''
''Zamanın var mı?'' dedi genç adam aniden.
''Var!'' dedi genç kadın aniden. ''Yani zaten işim bitmişti eve dönüyordum.
''Benim de işim bitmişti...''
''O zaman ne yapsak...''
''Kahve sever misin, hani içelim?''
''Çok severim, hadi içelim.''
Genç kadın gülümsedi, genç adam da. İkisi de birbirlerinin gülüşlerini sevmişlerdi. Bu yüzden biri gülünce diğeri de gülüyordu. Gülümsemesini sevdiğin birine bakmak böyle bir şeydi. Hep gülsün istiyordun. O hep gülsün de, ben de hep onu izleyeyim.
İkili doğru yönü bulmayı umarak yürümeye başladılar. Muhabbetleri daha yolda başladı. Genç adam genç kadına Neptün'ü sordu. Genç adamın Neptün'ün ismini anımsaması genç kadının çok hoşuna gitti. Genç kadın genç adama Neptün'ün çok iyi olduğunu söyledi. Genç adam buna çok sevindiğini söyledi. Genç kadının nabız hızı arttıkça arttı. Oh be, diye düşündü genç kadın kendine saydırmadığı anlarda, bu his... oh be. Sonra bir anda ikisi de çekingenliklerini üzerlerinden attılar. Bu, bir anda mı olmuştu bilinmez ancak sanki bir anda, yıllardır tanışırcasına sohbet etmeye başladılar.
Genç kadın neleri severdi, genç adam nelerle ilgilenirdi... Genç kadın nelerden korkardı, genç adam neleri umardı... İkili yürüdüler, kahve içeceklerdi ki genç kadın, yok hayır kahve mahve istemez dışardan içmiyorum bugünlerde, dedi. Genç adam da, doğru ya bugünlerde, diye karşılık verdi. Genç kadın, ama buralarda butik bir yer var her şey el yapımı oraya gidelim bari, dedi. Genç adam, oluuurr, dedi. Bunun üstüne kahve içtiler, ne yeseler karar veremediler, oranın sahibi ablanın önerisiyle doğru kararı verdiler. Genç adam genç kadının havuçlu kekinden, genç kadın genç adamın kurabiyelerinden tattı. Sonra iki tabak, tek bir tabağa; iki kişi birbirinin yarım cümlelerini paslayan kişilere dönüştüler. Sohbet aktı gitti, uçtu ama bitmedi.
Sonra... Tam ayrılırlarken genç adam ''ama Neptün!'' dedi.
''Ne olmuş Neptün'e...''
''Onu merak ediyorum da iyi mi görürüm inşallah bir ara, yani inşallah... Maşallah çok tatlıydı... Yani görebilir miyim bir daha... Neptün'ü?'' Genç adam genç kadının yüzüne düşen kirpiği aldı.
''Kirpikmiş,'' dedi sonra.
''Aaaa dur atma hemen dilek tutayım,'' dedi genç kadın heyecanla.
''Atmam! Yani, tut dilek. Hatta tutalım mı? Birlikte, yani dilek.''
''Tamam,'' dedi genç kadın gülerek, ''birlikte dilek tutalım.''
''Bir...'' dedi genç adam.
''İki...'' dedi genç kadın.
''Alt!'' dediler aynı anda ve o anda kirpiğin uçtuğunu gördüler.
''Pardon ya neden böyle oldu, sıkı tutmamışım...'' dedi genç adam hayal kırıklığıyla.
''Sorun değil,'' dedi genç kadın. Gerçekten sorun değildi. ''Tabii gör zaten...'' dedi sonra. ''Yani... Neptün'ü!''
Sonra... Birbirlerinin telefonlarını aldılar ve ayrıldılar.
Yeniden buluşmak üzere.
![]() |
Yıldız Tozu (Neil Gaiman, Charles Vess). |
:)
Arkadaşları da pek matrak bu ikilinin. :) Tekrar karşılaşabildiler sonunda ve ikisi de şaşkın. Tatlılar, okuması keyifli. Emeğine sağlık.
YanıtlaSilMısra benim çooookk eski bir karakterim aslında. Eskiden watpadde bir hikaye yazmıştım. Orada da ana karakter değildi ama çok severdim kendisini. :) Ben iki ana karaktere doydum sanırım. Şimdi daha geniş kadrolu bir kurgu yazmayı düşünüyorum, hatta baya baya kafamda şekillendi. Tabi yine anlık ilhamlarla ve sürprizlerle de ilerleyeceğim de, bir şeyler var aklımda diyeyim. Yazı dilim böyle olacak bu arada. Hiç kasmadan, paldır küldür yazmayı düşünüyorum :) Her neyse, yorumun için çok teşekkür ederim. Beğenmene çok sevindim :)
Silamerikan romantik komedi filmleri gibi çok şeker gidiyor. mısra, başroldeki masum şirin kızın gözlüklü şişman kuzeni olabilir, veya zayıf gözlüklü :) bora da romeo nun aynı şekilde, sivilceli arkadaşı. mısra ile bora da tanışırlar belki :) sağol çok keyifli yine bu seri :)
YanıtlaSilHayııırr :) Mısra güzel olan kız :) Bora da çekici çocuk :) Aslı-Ozan'sa tatlış :) Bora'yla Mısra romantik çift olmayacak bu arada, spoiler :) Teşekkür ederim yorumun için. Senin böyle fikirlerini, tahmin ve analizlerini okumayı çok seviyorum. Lütfen bölümlerin altına okursan hep yaz :)
Silpikikuu :) o zamansa iki şarkıcı sanaa, kaygısız dinlemek için :) megan moroney/dasha ( american country)
SilTamamdır teşekkür ederimm öneri için :)
SilBu arada Bora-Mısra olayını bilemiyorum, belki romantik çift olurlar emin değilim. Watpadde yazar gibi yazacağım onu da söylim :)
Silhımm o zamansa, kore dizilerinde başrol kız şirindir tatlıdır masumdur yüzü, ikinci kız ise çok güzeldir, arkadaşı veya rakibi olabilir ama hep karıştırır ortalığı bu ikinci kız :) ikinci erkek sendromu da var zaten o da daha yakışıklı olur :) yaa evet işte bora mısra ilerde ivit uygun gibiler :) watped keyifli zaten, hepsi birbirine benzese de hikayelerin :)
SilTüm Bölümler başlıklı yazımda herkeeessleri tanıttım bakabilirsin :) Mısra-Aslı arasında aşk beşgeni yapamayacağım ya tövbe :) Öyle bir kıskançlık değil. Mısra, Aslı'nın masumiyetini kıskanıyor.
Sil