Çoban Yıldızı #3

 

''Mısra Mısra Mısra... Bana... Sen iyi misin?''

''İyiyim... iyiyim bakma öyle canım. Biraz... Yoruldum bugün o yüzden.''

''Amann, dikkat!'' Genç kadın, Mısra'ya kollarından destek verip onu oturttu. ''Mısra iyi olduğuna emin misin? Ateşin yok... Ama betin benzin atmış, gözlerin kan çanağı... Ne bu hal Allah aşkına?''

''İyiyim dedim ya Aslı! Sadece biraz yorgunum o kadar. Belki üşütmüşümdür de bilmiyorum. Dinlenince geçer herhalde...''

''Yok olmaz öyle...''

''Aslı...'' Mısra, kolunu çekmeye çalışsa da genç kadın onu bırakmadı. ''Uzan bakalım,'' dedi Aslı, ''şöyle de battaniyeyi örtelim... Ağlıyor musun sen?''

Mısra'nın gözlerinden usul usul gözyaşları dökülüyordu. ''Kız çok güzeldi,'' dedi titrek bir sesle. ''O kadar yakışmışlar ki... Gözleri... gözleri öyle çok parlıyordu ki...'' 

''Tamam canım zorlama kendini...'' Mısra titriyordu. ''Gel bakalım... Şu tokayı da çıkaralım, başını ağrıtmasın.'' 

''Aslı...''

''Söyle canım,'' dedi Aslı, Mısra'nın saçlarını okşarken.

''Ben biliyordum aslında. Hatta dedim... dedim...''

''Tamam canım sonra anlat, şimdi...''

''Dedim Aslı... Kesin biri var... Allah'ım dedim... Lütfen bana göster, göster ki, unutayım artık.''

''Ah Mısra...''

''Ama insan bilemiyor işte. Çok tekrar ettim diye mi oldu? Ben mi yaptım? Ben yaptım değil mi? Ben çok dedim, biri var kesin dedim, dedim diye oldu değil mi Aslı!''

''Tamam canım gözlerini kapat dinlen, uyu biraz.''

''Ben dedim Aslı... Biri var dedim. Ama... O gelecekti, biz... Biz Aslı, biz karşılaşacaktık. Ben her yerde onu... Yeniden kaldığımız yerden devam edecektik. O nasıl unuttu? Nasıl... Kız çok güzeldi Aslı. Kıskanamadım bile. Öyle güzel gülüyordu ki kızın yanındayken... Kızı kıskanamadım Aslı.''

Aslı, titreyen Mısra'ya sarıldı. ''Geçecek canım, sen de biliyordun. Canını yakmak için söylemiyorum, sadece...''

''Biliyordum ama...''

''İnsan hazır olamaz tabi. Ağla, ağla Mısra. Ağla ki, hepsi aksın gitsin. Unut.''

''Unutulur mu sahiden Aslı? Unutulur mu ki?''

Aslı sessiz kaldı.

''Sadece,'' dedi Mısra gözlerinde keskin bir bakışla, ''sadece... Artık onun yanında o kız olacak ya... Kötü anında, iyi anında ilk o kız onun yanında olacak ya... Bi' onu kıskandım Aslı.'' 

Mısra artık ağlamıyordu. Kuzeni saçlarını okşarken, kendini uykunun kollarına bıraktı. Uyudu uyudu. Güneş denizin altındaki sarayına çekildi. Yıldızlar tek tek yerlerine yerleşti. Mısra uyudu, uyudu. Aslı kuzeninin, canının, acısı dinsin diye ses çıkarmadı. Diğer kızları da uyardı ki ses etmesinler. Mısra biraz hasta dedi. Aaaa neyi vardı, hemen çorba yapsınlardı. Yok sadece yorgunluktandı, biraz dinlense geçerdi. Olur mu öyle şeydi. Olurdu olurdu. Sonra yemekten bir tabak Mısra'ya da ayırdılar, herkes kendi köşesine çekildi. Mısra uyudu. Aslı kuzenine hiç dokunmadı. Kimseye de bir şey demedi. Çünkü Mısra böylesini isterdi. İçinde acısını önce büyütür büyütür, sonra bir anda yok ederdi. 

Günün doğmasına yakınken yıldızlar hala belirgin, dolunay kocamandı. 

''Ah uyandın mı? Korkuttun beni?'' dedi Aslı elindeki su bardağını bangoya bırakırken.

''Amma uyumuşum be.''

''Daha uyu sen canım,'' dedi Aslı kuzeninin kollarını hafifçe okşayarak.

''Zaten kaç saat uyumuşum ya... Yaaaa dün gece mavi kanlı dolunay tutulması vardı! O kadar hazırlık yapmıştım.'' Mısra ellerini beline koyup hoşnutsuzlukla yavaş yavaş aydınlanan gökyüzünü izledi.

''Ne hazırlığı Mısra?''

''Dolunay ritüeli.'' Aslı'nın yüzündeki şaşkın bakış Mısra'yı güldürdü. ''Yok kız korkma. Manifest cart curt işte. Ne bileyim... Umut fakirin... Amaaannn.''

Mısra'nın daha iyi olmasına Aslı sevinmişti. Biraz fazla hızlı toparlanmış sanki diye düşündü ama iyiydi ya... Yine de tetikte olmalı, dedi kendi kendine. Sonra hafifçe Mısra'ya gülümsedi.

''Tamam canım,'' dedi Aslı, ''dolunay hala gökte değil mi, biz de şimdi yapalım artık ritüel midir nedir? Bu kadar heveslenmişsen.''

''Yok ya geçti artık. Bir sonraki altı ay sonra poofff.'' Mısra perdeyi hızla çekti. Sonra da bozulan yerleri düzeltti. ''Of bu perde de...'' diye mırıldandı.

''Mısra... Mısra Mısra... Dursana kızım! Bak ben bir ritüel daha biliyorum.''

''Sen!'' dedi Mısra inanamamazlıkla, ''sen ve ritüel ahahahah, yok artık.''

''Vallahi bak. Biliyorum onu yapalım. Dolunaya falan gerek yok hem.''

''Söyle kız neymiş, bu senin bilip benim bilmediğim şu şey.''

''Çoban yıldızı,'' dedi Aslı yamuk çekilmiş perdeyi yeniden açarken. Çoban yıldızı, doğan güneşin aydınlattığı gökte ışıl ışıl parlıyordu. ''Ama elimizi çabuk tutalım. Çoban yıldızı buradayken yapmalıyız.''

''Tamam...'' dedi Mısra kuşkuyla. Aslı'nın bu kadar kendinden emin konuşması onu etkilemişti. Denemeye değer diye düşündü. Onca ağlamanın üstüne kafasını dağıtmak istiyordu.

''Şimdi,'' dedi Aslı, sanki içinden gelen bir güçle konuşuyordu. Ne diyeceğini kendi de merak ediyordu. ''Çoban yıldızına bak...''

''Baktım...'' dedi Mısra. Gözlerine yeniden parlaklık gelmişti. O sırada Aslı dolaptan iki küçük mum çıkardı ve birini Mısra'ya uzattı.

''Doğum günü mumu mu?'' dedi Mısra önce şaşkınlık sonra kahkahayla. ''Sen ne yaptığın konusunda emin misin çiçeğim?''

''Eminim dedim ya Mısra. Bana güven...''

''Peki bakalım.''

''İşte şimdi böyle...'' Aslı küçük pembe mumların birini Mısra'ya verdi, diğerini kendi elinde tuttu. ''Şimdi Mısracığım, şimdi çoban yıldızına bak ve içinden en çok istediğin şeyi söyle. Ama o kadar çok hisset ki bu isteğini, adeta içinden taşsın... Sonra da tüm nefesinle muma üfle!''

''Üfleyeyim mi?''

''Üfleee, üfle. Söndür sonra.''

''Tamam...''

''Sonra da dileğini unut. Bu... Bu, çoban yıldızı ritüeli!''

''Tamam ama şimdi sessiz olalım. İyice düşünmek istiyorum. Kafam karıştı benim. Bir sürüüüü dilek listem vardı onu dolunaya üfürcektim böyle bir taneyle de olmadı ki... Oooofff neyse. Hadi bakalım.''

''Hadi bakalım...'' Aslı mumları yaktı. Mısra hala şüpheliydi. Bu konularla hiç ilgisi olmayan Aslı ise çoktan kapalı gözleriyle yüzünü şekilden şekile sokuyordu. Dileğini resmen yaşıyor kız, diye düşündü Mısra. Bizim kız bile heyecanlandıysa... Neden olmasın amaaannn salla gitsin, dedi kendi kendine.

O da gözlerini kapattı. Başta aklına bir şey gelmedi. Ne dileyebilirdi... Mumun yavaş yavaş söndüğünü hissediyordu, elini çabuk tutmalıydı. Sonra aklına ilk gelen şeyi söyledi.

Mumlar sönmüştü.

Neptüüünnn anneeemmm, dedi genç kadın. Mısra şaşkındı. Bugün Neptün'ün veteriner günü, dedi Aslı minik kediyi kucaklarken. 

''Tamam birlikte gideriz.''

''Mısra...''

''Efendim?'' Mısra dolaptan kahvaltılık bir şeyler çıkarıyordu. ''Of kurt gibi açım ya...''

''Mısra... Sana aslında dün söyleyecektim de...''

''Neyi canım?'' Mısra şimdi tüm dikkatini Aslı'ya yöneltmişti. ''Ne bu yüz? Bir şey mi oldu? Tamam istediğin giysimi al giy.''

''Yok hayır o değil... O da var da yani şey...''

''Ney Aslıcığım. Bir şey mi kırıldı yoksa?''

''Yok hayır da...''

''Ay çatlatma Aslı. Ne o zaman?'

''Seni biriyle tanıştırmak istiyordum,'' dedi Aslı dudağının bir kenarını ısırırken. Ne zaman kendini savunması gerektiğini hissetse böyle yapardı. Mısra içinse bu hareket, ''içim dışıma taştı heeelllppp'' anlamına geliyordu.

''Hımmmm, şu gülücüklerin nedeni beyefendiyle tanışacağım nihayet o zaman...''

''Hayır Mısra öyle değil!''

''Tamam gelsin. Gerçi... Sen bunu da sormadın bana ama... Ben geleyim mi bari?..'' Mısra yalandan dudağını büzdü.

''Gel tabi şaşkın. Onu diyorum ya. Bir şey olduğundan değil de...'' Genç kadın bangoya yaslanıp buzdolabına, fırına ve yeniden buzdolabına gülücük dolu bakışlar attı.

''Anladım anladım. İsmi ne bari?''

''Ozan,'' dedi genç kadın hemen. 

''Tamam, ama neden veterinerde buluşuyoruz Aslı?''

''Neptün için geliyor,'' dedi Aslı bakışlarını Mısra'ya çevirerek.

''Neptün için mi?''

''Neptün'ün ismini koyarken yanımdaydı...''

''Ay ama sen bana hiçbir şey anlatmıyorsun Aslı!'' dedi Mısra. Bir yandan da dolu ağzından siniriyle taşan yemekleri toparlıyordu. ''İyice değiştin sen ama... Kalbimi kırıyorsun.''

''Olur mu Mısracığım... Fırsat olmadı işte. Bak anlattım hem.''

''Ne anlattın ne anlattın ki, ben bir şey anlamadım vallahi.''

''Bana tarot baksana Mısra!''

''Tamam ama bir şartla.''

''Neymiş? Kabul!''

''Sen bu çocuğa baya kapılmışsın sanırım. Baksana daha ne olduğunu bile sormadan kabul ettin.''

''Aman canım ne alakası var... Hem sanki ruhumu mu alacaksın?''

''Yani öyle olsa daha mı iyi olurdu...''

''Anlamadım?''

''Ütü. Ütü sıramı al.''

''Mısra! Ruhumu al, vazgeçtim...''

''Ahahaha, geçti bor'un pazarı sür eşeğini Nahçıvan'a.''

''Niğde'ye değil miydi o?''

''Sen daha uzağa sür... Hadi bakalım lım lım.''

''Of Mısra Of.''


bin yıl önce ütüyle çektiğim, milyon piksele ayrılmış bir fotoğraf.
sadece yazıya azıcık uysun diye paylaşıyorum. uzun uzun fotoğraf aramadım.


:)



8 yorum:

  1. :) sonları çok komikti :) mısra aslı kadar güzel değil tabii bence :) o yüzden işte güzeli kıskanıyor. mum ritüeli. gizemli filmlerdeki konsey gibi :) çoban yıldızı ritüeli iyiymiş uygulanabilir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoban yıldızı ritüelini ben de uygulamayı düşünüyorum, şşşş :) Ve ahhahaah, şaka yapıyorum bu arada. Uydurdum ama deneyeyim belki atarım tutar :)

      Sil
    2. Ayrıca evet, Mısra Aslı'yı biraz kıskanıyordur belki. Bakalım :)

      Sil
    3. eveet tabisi kıskanmalııı yani dram lazım dram :) bizim yerli diziler dünya çapında dram şampiyonu zaten yani dram seven ülkeyiz :)

      Sil
    4. hıdrellez gibi olabilir tabii bir ritüel :)

      Sil
  2. Bazen olumsuzlukları kendimize çekiyoruz galiba, Mısra'ya da öyle olmuş. Bölüm bol diyaloglu, çabuk bitti. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, iyi düşünelim iyi olsun :) Öte yandan bazen olması gereken oluyor. Yani bazen hayırlı olduğu için, bazen hayat yolunda kişilerin öyle ilerlemesi gerektiği için. Sonra geçer ama. :) Ve evet diyaloglu. Böyle bol diyaloglu yazmayı düşünüyorum. Okuması kolay, belki keyifli bölümler yazacağım. Edebi kaygı sıfır :) Neyse yorumun için çok teşekkür ederim :)

      Sil

Popüler Yayınlar