Kadrajın ardındaki ben.


Yolda yürürken, dikkatimi çeken bir şeylerin fotoğrafını çekmeyi severim. Aslında sadece yürürken değil, dikkatimi çeken herhangi bir şeyin fotoğrafını çekmeyi severim. Tabii bu, pratik isteyen bir şey. Fotoğraf çekmek ve fotoğraf çekebileceğin bir şeyleri görebilmek. 

Önceden, bir şeyin farklı açılardan çekilmiş fotoğraflarının o şeyi başka bir şeymiş gibi gösterebildiğini düşünüyordum. Şimdi bu düşüncemin geçerliliğini test etmek için fotoğraflar çekmem gerekir, çünkü düşüncem biraz zaman aşımına uğradı. Ama öyle sanki. Öyle öyle. Bir nesneye bakış açımız, o nesneyi algılayışımızı büyük oranda etkiler. Takdir edersin ki, görmenin pek çok biçimi vardır. Fotoğraflar ve fotoğraf çekmek de bu yüzden çok fazla ilgimi çeker. 

Kendime şöyle kullanışlı, güzel bir fotoğraf makinesi alacağım. (Tamam, biraz daha sonra). Hayalimdeki hayat çok basitti, ben niye böyle savrulduysam bir noktada. Bir işe gir, boş zamanlarında o işten kazandığın parayla yaşa. Tabi günümüz şartlarında kendini maaşınla geçindirebilirsen madalya sahibi olsan yeri ama işte, daha küçükken böyle düşünürdüm. Ama en çok, fotoğraf çekmek istediğimi... düşünürdüm.

Bir ara fotoğrafa gerçekten çok tutkuluydum. Ah gözümü çıkarıp gördüklerimi insanlara gösterebilsem, anca istediğim sahneleri gösterebilirdim! Değil fotoğraf çekmek... Aynısını yazarken de hissederim. Keşke beynimi çıkarıp... ya da kalbimi... Tabii kalp düşünmez, çarpar; ama belki de yazarken düşüncelerimi değil, kalp çarpıntımı sana göstersem daha açıklayıcı olurdu. 

Dünyayı hislerle algılamak ne zor. Bu kadar derinden... Hayır, zor olan bu değil. Zor olan bunu bir yere akıtmamak. Hatta daha da zor olan, bunları, tüm bu hislerimi ve hislerimin bana verdiği yetkiyle geliştirdiğim görüş açımı bir yerlere yansıtmamayı seçmek. Ama işte, dursana, blog yazıyorum! O zaman zor değilmiş sanırım o kadar da.

Hayatta her şeyin seçimler üzerine kurulu olduğunu düşündüm sabah yatağımı toplarken. Bazen burada da x kişileri veya durumları için suçlayıcı bir dil kullanıyorum. Bu doğru veya değil, bunlara takılmaksa saçmalık. Evet x kişisi veya durumu bir şeylerin seçilmesi veya seçilmemesi yoluyla hareket eder ama bunun bizi ne ölçüde etkileyebileceği, bazı durumlarda (ve tabii ki sadece ufak ölçekli kişisel yaşamımızda!), sadece bizim neyi düşünüp düşünmeyeceğimizi, neye takılıp takılmayacağımızı, neyi önemseyip önemsemeyeceğimizi seçmemizle şekilleniyor. 

Birilerinin bize nasıl davranacağını da aslında biz seçiyoruz. Önceden bu sözü bazen saçma bulurdum. Oysa çok haklı bir saptama. En azından ben kendim ve hayatım için böyle düşünüyorum. Şikayet ettiğim her şeyi ben seçmişim, bunu fark ettim. Bu beni rahatlattı mı peki, yani bu bakış açısına ''ermek''? Hayır, başta hayır. Baş dediğim de bu sabah. :) Ama sonra, geçti (akşam). Çünkü, bunlara takılmak saçmalık. Başka şeyleri seçebiliriz. Seçebilirim. Seç-tim.

Bugün aslında dikkat etmemiştim. Nasıl koca yolu görmediysem... İşte insan, neyi görmeye kendini şartlandırırsa, ona odaklanıyor ve koca yolu görmüyor. Kafamı çevirdiğimde çiçekli bir yol kenarı ile karşılaştım. İlk başta yanından geçip gitmeyi düşündüm ama sonra ona, o çiçekli yola, bir kadrajdan bakma isteğiyle doldum. Bu hissi neden sevdiğimi daha evvel tam olarak anlayamamışım. 

Bir film izlemiştim. 1974 yapımı siyah beyaz bir yol filmiydi. İsmi Alice in den Städten (Alis Kentlerde) idi. Bu filmin ana karakteri de şehri fotoğraflayan bir gazeteciydi. Gördüklerinin ancak bir kadrajın ardından baktığında gerçek hissettirdiğini düşünüyordu. Ben onun gibi düşünmüyorum ama bir açıdan, benim görüşüm de benziyor. Ben, gördüğüm şeylere imzamı atmayı sevdiğimi fark ettim. Hayatı sanatla iç içe algılarım. Bir şeyi kendi bakış açımla görebildiğimde, onu ancak gösterdiğim takdirde gerçek kılabildiğimi düşünürüm; ki bu bir bakıma böyledir de. Gerçekten de düşündüğün bir şeyi ancak kendi dilinle gösterebilirsen gerçek kılarsın, değil mi? İşte ben de, en azından bazı açılardan, bu karakter gibi düşünüyorum. 

Fotoğrafını çekmek istediğim bir şeyin fotoğrafını çekemediğimde içimde kımıl kımıl bir şeyler oynardı, ciddiyim. Gerçekten çok rahatsız hissederdim. Zamanla ne oldu da tutkum öldü? Biliyor musun, belki büyük bir laf, ama ben hayatım boyunca tanıdığım en tutkulu insanım. Ve bu insanı kaybetmek beni bir çeşit yas havasına sokmuş gibi. Böyle olmak zorunda değil ama yine de... Tutkularımın yerine bahanelerimi koymak benim seçimimdi, evet.

Aslında hayatta kaybedecek pek bir şeyim yok. Ve kazanacak çok şeyim var. Kendimi geliştirebilirim. Özgür şeylere bu kadar ilgili birinin, kendini kapatıp tutsak etmesi büyük bir haksızlık olur. Bu nedenle, pisi pisine, bu kızın çiçekli bir yol kenarına bakmamasına neden olduğum için, başka şeyleri suçluyorum. Bu nedenle sesim yüksek çıkıyor ve bu nedenle, kendimi her yerde arıyorum (hiçbir yerde aramıyorum) ve bulamayacağıma eminim. Oysa bulacağım bir şey yok, o şey bende. Komik. Sanırım bu nedenle bazen geçmişe dönük çok fazla düşünüyorum. Çünkü her şeyin potansiyelini taşıyan o depresif ama tutkulu kızı özlüyorum. Ben hala oyum biliyorum. Artık başka biri olmaya çalışmayacağım. Sadece ona hak ettiği değeri vereceğim. Sadece kendime hak ettiğim değeri vereceğim.

Çünkü kim olduğuma inanırsam inanayım, ben benim.

Ve ben bir başkası olsaydım, kendimi sever hatta hayran olurdum ahahahah.


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.


bu fotoğrafın çok da güzel çıkmadığına karar verdim ama neyse boşver.
tabi o kadar fiyakalı yazı da yazmıştım oysa, tüh. :)


neyse üç beş başka fotoğrafla destekleyelim :)


aslında efektli çekimler sevmiyorum ama burada sevdim.
bu son iki fotoğrafı yeni yılda çekmiş ve kendime daha çok fotoğraf
çekme sözü vermiştim. yıl devam ediyor...


Not: Aslında sana sadece bir fotoğrafla çevrilmiş ve o anda kalmış hislerimi yazacaktım ama sonra, kadrajın ardındaki beni anlatmaya başladım. Umarım sıkılmamışsındır. Sıkıldıysan da gidersin canım, aaaa. 



6 yorum:

  1. digital canon görüyorum insanların ellerinde iyi makina herhalde :) ama artık telefonlar süper ya :) yazın sevimliydi tabisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyorum biraz bakacağım. Tabi biraz daha sonra. Biraz hayatım olunca. Biraz ondan biraz bundan :) Telefon da güzel de bilmiyorum, benim telefonum bana yetse de tost makinesi gibi çekiyor sanırım :) Anca bazı uygulamalarla çekince böyle eli yüzü düzgün gibi gibi oluyor fotoğraflar. Ve teşekkür ederim :)

      Sil
  2. Fotoğraflar hoş görünüyor. Ben de seviyorum fotoğraf çekmeyi ama bunun için de gezip görmek lazım tabii. Bu hayat şartlarında zor, çalışsan da başka şeye vakit kalmıyor. :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Evet haklısın, zor bazı şeyler.

      Sil
  3. Çünkü her şeyin potansiyelini taşıyan o depresif ama tutkulu kızı özlüyorum. İnsan devamlı değişir. Belki artık hiç depresif ve tutkulu olamayacaksın. İçinden nasıl geliyorsa öyle davran. Sesine kulak ver.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben kulak vermeyeceğim artık hiçbir şeye sanırım, sıkıldım. :) Öyle harala gürele bir şekilde yaşanıyor işte. Arada da drama yapıyorum kendimce. Böyle bir şeyler.

      Sil

Popüler Yayınlar