Seninle birlikte deneyimlemek istediğim öyle çok şey var ki. Her şeyi seninle birlikte yapmak istiyorum. Seni bolca gülümsetmek istiyorum. Gülünce yüzünün yumuşayan simasını izlemeyi çok seviyorum. Öyle olduğunda, gözlerin ışıl ışıl parlarken ve güzel dişlerin dekolte vermişken, çok güzel oluyorsun.
Bir şeylere adım atmak için ne saçlarının kısalmasına, ne biriyle konuşmaya, ne de uzun uzun analizler yapmana gerek yok. Bir tebriğin veya avuntunun peşinden koşmana da... Pembe düşlere de, karanlık iç çekmelere de. Hiçbirine ihtiyacın yok. Kalp parçalanmaz, sen öyle sanırsın. Öyle sandığında plasebo etkisini anımsa. Git su iç, gün ışığına çık ve kollarını bacaklarını uzun uzun esnet. Gün ışığıyla buluşan tenin, sana sorun olmadığını söyleyecek. Reçeten bu.
Eskiden yazdığın sözcükler değişmiş olabilir. Bunda sorun olmadığını bildiğini biliyorum. Bilmenin bile önemli olmadığını bildiğini biliyorum. Belki sen benden de iyi biliyorsun ve belki bu canını yakıyor. Evet bunu da biliyorum ama sorun değil. Böyle eften püften şeyleri sorun yapma demeyeceğim. Çünkü eften püften değil, kimse bilmese de ben biliyorum. Git tatlı ye. Daha mutlu olacaksın. Zaman anlardan ibarettir. Ve sevdiğin hayat da bu, sadece bunu bildiğini unutma yeterli.
Senin hakkında daha evvel merak ettiğim çok şey artık ilgimi çekmiyor, diyemem. Evet bunu malesef hala diyemem. Çünkü bazı şeyler, her ne kadar öyle değil desem de, benim için hala önemli. İnsan çok uzun süre bir şeye inandığında veya kendini inandırdığında, aksini kabul etmekte zorlanıyor işte. Ve işte, kalp kırıklıklarının nedeni de budur. Bunu asla unutma. Bu, bir işarettir. Kalbinin büyümesine izin vermen için. Başka bir şey olmasına. Nasıl ki sen benden başka bir şeysin artık, işte kalbinin de başka bir şeye dönüşmesine sadece izin ver. Kim ne derse desin, kim neye inanırsa inansın; sen, kalbin gerçekliğine inanmaktan asla vazgeçme. Sana dair değişmesini istemediğim tek şey bu. Artık büyümene izin veriyorum.
Bir gün ben sen olacağım. Önceden olsa, bu ne heyecan verici diye düşünürdüm. Bir defterim bile vardı biliyorsun. Yıldızlı bir gecenin düşlerini anlatırdı. O düşleri yazarken, henüz yirmili yaşlarımda bile değildim. Ne garip, ne güzel. Defterin ilk sayfasına kocaman ''ASLA UNUTMAMAK İÇİN'' yazmışım. Neyi? İsteklerimi mi? Öyle sanmıştım. Belki öyledir. Ama asla unutmaman gereken şey, ne tarihi geçen istekler ne onları isteyen sensin. Asıl önemli olan, kalbinin varlığını unutmaman. Bunu unutmazsan, yıldızlı bir defterin notlarına bile ihtiyaç duymazsın.
Öğrendiğim çok şey var. Ama sana baktığımda, en çok öğrenmek istediğim şeyi senin olduğunu görüyorum. Ben isterken, sen o olmuşsun. Nasıl bir hayatın var desem sana... Bana söyler miydin? Niyetim sana sarılmaktı. Sana sarılıp gülmek veya ağlamaktı. Oysa sen bana bakarken, bunu yapmak aklıma bile gelmiyor. Bu, aynaya bakmak gibi. Giyinip süslenip aynaya bakmışım da, kendimi inceliyormuşum gibi. Ama sen çok sadesin. O zaman beni şaşırtan ne?
Önceden merak edeceğim sorular senin için önemli değil gibi görünüyor. Öyle değil mi? Bana sadece gülümsüyorsun. Dişlerini göstermediğin, seni anladım gülümsemen bu. Beni mi anladın, genel olarak mı anladın? Tam bir anlamaya erişmek mümkün olamaz ama yine de, hayatın içinde bir nokta olmak en önemli şey değil mi? Bunu kavramak. Her şey akıp giderken.
Sen pek düşünmüyorsun değil mi? Derinden hissetmiyorsun. Anlayan kişiler için buna ihtiyaç yoktur. Onlar yaşarlar. Sen yaşıyorsun. Sana özenmedim. Ne o, şimdi de hafifçe omzumu sıvazlıyorsun. Ne garip. Sen de beni görüyorsun. Benimle gurur mu duyuyorsun? Bana olur öyle mi diyorsun. Elimden tutup beni kaldırıyorsun. Gökyüzünde yıldızlar tek tek belirirken, insanların arasına karışıyoruz. Sen ve ben. İki yakın arkadaş gibi. Hayır, iki ortak gibi. Hayır, tek bir bütün... Henüz değil, değil mi?
Senin kaç yaşında olduğunu söyleyemem. Zaten bana sakın söyleme der gibi bakıyorsun. Oysa çok yakınımdasın. Ama bana, sus, diyorsun. Gözlerin, öyle bakıyor. Susarsam, daha yakınımda olur musun? Ben sana gelmek için çok uğraştım. Artık uğraşmak istemiyorum. Ama bunun başka bir yolunu bilmiyorum. Bir şeyler başka türlü olsaydı bu yola başvurmazdım. İçimde biriken tüm o ukdeler olmasaydı, zamanlar içimde üst üste de yığılmazdı.
Omuzlarımdan kavrıyorsun. Ve gözlerimin en içine, şefkatle, bakıyorsun. Ne söylediğini duyuyorum. Kalbimde, zihnimde, kulaklarımda. Benliğimde, bugünümde, şu anımda.
Biliyorum, olur öyle.
Ne olursa olsun... diyorum. Devamı nerede? Ne ne olursa olsun? Ne olursa olsun seni seveceğim, sana geleceğim, sana beraberimde şunları getireceğim?
Sana sarılıyorum.
usul usul ağlıyorum.
Aslında ağlama isteğim geçmişti. Hem, neden ağladım ki?
Sen sadece sırtımı sıvazlıyorsun. Biliyorum, olur öyle.
Sana ne getireyim, diye soruyorum sonunda doğrulup. Bana bakıyorsun ve o güzel gülümsemenle hafifçe kafanı sallıyorsun.
Sadece biraz daha büyü, diyorsun.
Ama, diyorum tıpkı küçük bir kardeşin siniriyle... Oysa aramızda çok yaş farkı da yok. Ben büyüdüm! diye diretiyorum. Bana söyle... Ne istersin? Ne öğrenmemi istersin?
Bu fiili kullanmam hoşuna gidiyor biliyorum. Tamam diyorsun, eskisine göre biraz daha büyüksün. Ama yine de...
Görüntün solgun. Gittikçe de silikleşiyorsun.
İçimi bir hüzün kaplar sanmıştım.
Bana son bir kez gülüyorsun. Bana, halime.
Görüşürüz, diye fısıldıyoruz. Aynı anda.
Artık yıldızlı defterlere sığınmayacağım, önümde kocaman gece uzanırken. O gecenin içinde bile oturamam. Sanırım bir önemi de yok. Bunu kabul ettiğinde, önemi kalmaz.
Hoşça kal, diyorum yıldızıma. Hoşça kal.
yazıyı bu şarkıyı dinlerken yazmadım ama karşıma bu şarkı çıktı
![]() |
Doğa, Bahçeler, Düşler (Arkas Sanat). |
Not: Yazıyı yazarken tabi ki ağlamadım ama bu fikri düşünürken duygulanmıştım. İlginçtir, düşünme aşamasında aklıma gelen hiçbir şeyi kelimelere dökmedim. Bambaşka şeyler aktı gitti. Sanırım direkt yazmaya oturmadığım için düşüncelerimin hızı kesildi. İyi mi oldu, galiba biraz evet. Öte yandan, yazdıktan sonra yazı manasını yitirdi. Yine de burada dursun madem. Bir şeyleri hatırlamak istediğimde, yanı başımda olduğunu bileyim. Yazımın.
oyyy en duygulu yazılarındandı. yıldızınla veya kendinle konuşmalar. son zamanlarda keyifsiz gibiydin ya geçen hafta örneğin şimdi içinden atıyorsun herhalde yani. ivit dursun bu yazın. okuruz yine sonra :)
YanıtlaSilYok artık silmiyorum yazı zaten :)
Silbir de, 21 şubatta yazdığın bir yazı vardı, sildin ya yazılarını. dermatolog vardı yazında. o yazın ve yorumları da önemliydi. o yazın da duruyordur inşallah :)
YanıtlaSilDuruyor da tabi artık yorumlar yok :) Olsun önemli değildi bence ya. Tabi bazı yorumlarda bilgiler verilmişti ama onlar da gitti artık...
Sil