İnsanın hisleri aynada gördüğü yüzü bile farklılaştırır. Ve hisler, düşüncelere bağlıdır. Düşünceler de, hislere.
Kendime kahve yapıyorum. Arka planda çamaşır makinesinin dönen sesi. Dönen dolaşan savrulan ve temizlenen çamaşırlar. Yıkanan, durulanan, sıkılan ve bekleyen çamaşırlar. Rüzgarda sallanan, kuruyan ve toplanan çamaşırlar. Giyilen, sevilen, üstüne düşünülmeyen... yeni gibi veya eskiyen çamaşırlar.
Bu sırada kahvem oluyor. Ve ben, bir yazı yazmak istiyorum.
Ne garip, insan içinde durulandığında rüzgarda sallanan bir çamaşır gibi oluyor. Her yanından sular buharlaşıyor. Çok düşünce, tek bir kelimeye bile dönüşmüyor. Yine de tek bir kelime bile olsa var, belli. Bu özgürlük, bu özgür his... Ah ne güzel, ne güzel.
Sanırım yazdığım bazı yazılar içimde bir çeşit anahtar görevi gördü. Her konuda değil belki ama bazı konularda zamanla kendi içime öyle çok büzülmüşüm ki, içimde bir yerlerde bir kilidin ve hatta kilitlerin var olduğu bilgisinin bile üstünü tozlar kaplamış. Yazmak ne büyülü. İnsanın anlaması, kendi sesini. Ne eşsiz, ne... Ne, sorusu. Yazmak kocaman bir ne sorusu oluyor bazen benim için. Böylece buluyorum bulunacak hiçbir şeyin olmadığını.
Sanırım yazmak, bana bir nokta veriyor. Bak buradasın, noktası. Böylece anlıyorum. Anlamak tek bir an. Pek çok anın tek bir noktaya dönüşmesi gibi bir şey. Bazen olumsuz durum ve düşünceler bile aslında eskisinden daha aydınlık bir kavrama halinde olabileceğimizi kavramamız için bir çeşit mancınık oluyor. Seni alıyor, önce bir tırsıyorsun ve üstün tozlanıyor, sonra da fırlatıyor yükseklere yükseklere...
Dün akşamüstü gökyüzünde bir çeşit karaltı gördüm. Gözlerimi kıstım baktım ama tam emin de olamadım. Bulutların önünde uygun adım ilerleyen ok benzeri bir karaltı. Sanırım göçmen kuşlardı. Yanılıyor muyum? Sen de gördün mü onları veya karaltılarını?
Bu akşam yıldızımla konuşmak istemiştim. Kahvem olurken aslında onunla bakıştık. Dur ben sana yazarım sevgili yıldızım, bekle beni; diye düşündüm. Yıldız postasına yeni bir mektup gönderecektim. Ancak buna gerek olmadığını görüyorum. Gerek olsaydı, kelimelerim benden önce ışınlanırdı uzaklara uzaklara. Sanırım bir noktanın içinden ayağa kalktığında, ışık tüm bedenine vuruyor ve sen, kelimelerin ötesinde oluyorsun. Düşüncelerin, hislerin... aynadaki yüzünü bile değiştiriyor fark ediyorsun. Acaba niye ki aşamasını bile geçiyorsun. Çünkü biliyorsun. Bilmek, kelimelerin ötesindedir.
Eskiden, eski bloğumda, tasasızca yazdığım bir dönem vardı. Bir noktada kimse için bile değil, kendimi kendime ''yanlış'' tanıtmamak için kaygı duyar olmuşum. Çoban Yıldızı öykü serim bana o tasasız yazılarımı anımsattı. Çılgın bir kızla sessiz bir çocuğun dağınık öyküsünü yazarken nasıl da dünyadan koptuğumu yine aynı hislerle yazarken anımsadım. Şimdilerde kızın o kadar çılgın, çocuğun o kadar sessiz olmadığını görüyorum. Sanırım zaman, karakterlerin yüzünü de değiştiriyor. Yine de bunun üstüne düşünmeyeceğim. Çünkü bu, ''yanlış'' anlaşılma kaygısı yaratır. Kendi içinde buna kapıldığında, her şey tozla kaplanıyor. Anlayamıyorsun bile ne olduğunu.
Bir yazımda kendimle konuşmak da işe yaramıştı sanırım. Bu zamana kadar eski bloğum dahil blogda binden fazla yazı yazmışımdır. Bunu övünmek için yazmıyorum veya o tip başka bir durum için. Sadece, anlamak, tek bir şeyi olsun anlamak için bu kadar çok yazı yazabilir insan; onu diyorum.
Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. Ama ne garip, sana bunu anlatamıyorum. İnsan, karmaşasını daha iyi anlatıyor sanırım. Veya ben, karmaşalarımı durgunluğumdan daha iyi anlatabiliyorum sanırım.
Bir de tabii Türkçe pop dinleyip tasasızca hareketler yapmak, yürümek, hayal kurmak, senaryolar uydurmak da iyi hissetmek için güzel bir yol. Eskiden gizli saklı dinlediğim bir şarkıyı seninle paylaşacağım şimdi. Sen de tasasızca hareketler eşliğinde dinleyebilirsin. Şşşşş, tabi ki, aramızda.
Zaten bu şarkıcının vaktiyle viral olmak, eğlenmek ve biraz da bazı durumlarla dalga geçmek için böyle şarkılar yaptığını düşünüyorum. Bağımlılık yapan ama içi boş şarkılar (bence). Sözler de keza öyle ama piyasaya uygun yazmış adam napsın. Tabi iyi bir müzisyen. Bir videosunu görmüştüm, pek çok müzik aletini iyi seviyede çalabilen biri. Hatta şarkılarındaki tüm enstrümanları onun ve kardeşlerinin çaldığını görmüştüm bir yerde de. Demek ki adam sanatını göstermek için popüler akımdan katkı almış. Olmuş mu, vaktiyle listeleri salladıysa ve hala dinleniyorsa olmuş. Ve akıllıca da. Çünkü dümdüz sanat yapsa, satmazdı. Bir de tabi aklıma çocukluğumdan kesitler getiriyor onun şarkıları. Güzel bir renk olmuş zamanında.
Yine döktürmüşsün! Hem duygusal hem hafif bir yazı olmuş, kahve kokusu, çamaşır sesi, yıldız postası... Hepsi o kadar sen ki!
YanıtlaSilŞey... İsmail YK çocukluğumun en vazgeçilmez ismiydi benim için. Bak ben de Mustafa Sandal'ın Aşka Yürek şarkısını çok dinliyorum bu aralar (Yunan kızla beraber olanını amaa). Türkçe pop insanı tasasız hissettiriyor cidden. Bir de belki biliyorsundur İsmail YK asıl rockçı olmak varmış ruhunda ama dediğin gibi insanlar böyle dinliyor diye buna yönelmiş. Donanımlı sanatçımız şimdi.
Çok teşekkür ederim. Böyle düşünmene gerçekten sevindim :)
SilTürkçe pop bünyeye aşırı iyi gelen bir şey ya. Gerçekten ne zaman ruhum daralsa bende hep işe yarıyor :) Şarkı ismini okuyunca bile yerimde sallanarak aşka yürek gerek anlasanaaa dedim (melodili :). Mustafa Sandal şarkılarını da, danslarını da severim bu arada. Aya Benzer Yüreğim favorilerimden benim de :)
İsmail YK şarkılarını hepimiz çocukken dinledik (veya ilk çıktığında kaç yaşındaysak), baya da zirvedeydi bu adam ama sonra insanlar burun kıvırdı hep. Olcak iş değil :) Ne zaman şarkılarını dinlesem hem yerimde duramam, hem sırıtırım. Şimdi de şarkılarıyla üstümdeki buğuyu aldı. Benim için de yeri hem çocukluğumda, hem de işte şimdi bile dinlerken çok eğleniyorum :)
İsmail YK'nın müziklerinin altyapısı da çok iyi değil mi ya? Yani pek anlamam ama sözler bir yana, beste kısmı hep iyi. Klipleri orijinal. Hatta sözleri bile öyle ahahhaha :) Adam özgün biri aslında ama bilerek yapmış bence böyle şarkılar. Yine çok özenmiş bu arada. Şu paylaştığım şarkının klibi bile ne özenli aslında. Komik, değişik, belki bazı insanlar için cık cık cık ama benzeri yok :) Bir de müzik bilgisi iyi adamın. Ben bunu yıllarca bilmiyordum yalan yok ama çok fazla müzik aletini iyi seviyede çalabiliyormuş. Sadece şarkılarının cinsiyetçiliğini eleştirebilirim beeelki ama o da bilinçli yapılmış ve çıkıntılık yapmayacağım :)
çamaşır makinasındaki çamaşırları dönerken izlemek çok keyifli oluyor :) yazdıkça kendini çözümlüyon demek ki. yaa hep kaygısız ol :) çoban yıldızı gibi :)
YanıtlaSilÇamaşır makinesi sesi, çamaşır makinesini görmediğimde sinir bozucu oluyor ama çamaşırları dönerken izlediğimde rahatlatıcı :)) Ne alaka bilmiyorum, neyseee :) Kaygısız olmak lazım. Yani kaygılı kaygısız. Kaygılancak şey var kaygılanmayacak şey var. Bendeki bu şeyler tepetaklak, sorun o :)
Silyani master, iş filan düşünülür tabii :) ya da ülkenin genel durumu :)
SilDüşünecek çok şey var tabi :)
Sil